5.11.10

PASTAFARYANİZM

Sevgili Uçan Spagetti Canavarı ;
Siyasetle - dinin anlamsız bir şekilde iç içe girdiği şu garip günlerde,din malesef basite indirgenmişken,biz sadece sana inanmaya karar verdik.
Ah Spagetti ne kadar kutsalsın sen ! Sana inandık,sana dayandık,spagetti yedik kafayı bulduk..Uçtuk..Sonra "uçtu uçtu kuş uçtuuu" şarkısını söyleyip dans ettik.En son bulutların üstüne kadar çıkıp , ülkemizin Spagetti sever insanlarını selamladık.
Sana inanıyoruz.İyiki varsın USC !!


UÇAN SPAGETTİ CANAVARINDAN 8 EMİR  ;


"EĞER YAPMAZSANIZ ÇOK MEMNUN OLURUM"



  1. Eğer benim Makarnavi varlığımdan bahsederken sofuluk taslayan ben-senden-daha-kutsalım tipi serserice davranışlarda bulunmazsan çok memnun olurum. Eğer bazı insanlar bana inanmazsa, sorun değil. Cidden, o kadar kendini beğenmiş değilim. Ayrıca, meselemiz onlar değil, o yüzden konuyu değiştirme.
  2. Eğer benim varlığımı başka insanları bastırmak, buyruk altına almak, cezalandırmak, deşmek, ve/veya, yani işte, kaba davranmak için kullanmazsanız çok memnun olurum. Ben kurban talep etmiyorum, ve saflık dediğin suda olur, insanda değil.
  3. Eğer başka insanları yargılamak için nasıl göründüklerine, veya nasıl giyindiklerine, veya nasıl konuştuklarına bakmazsan, veya, yani, iyi davran işte, tamam mı? Ha bir de şunu kalın kafalarınıza sokun: Kadın = insan. Erkek = insan. Aynı = aynı. Biri diğerinden daha iyi değildir, tabi konumuz moda değilse, zira kusura bakmayın ama onda üstünlük kadınlarda, ha bir de mor ile fuşya arasındaki farkı bilen bazı erkeklerde.
  4. Eğer sizin ve karşınızdakinin yasal yaş sınırı ve ruhsal olgunluğa ulaşması koşuluyla sizi inciten, veya arkadaşınızın gönlünün ve iradesinin razı olmadığı ilişkilere girmezseniz çok memnun olurum. İtirazı olanlara ise şunu söyleyebilirim: gidin kendinizi s****! (özgün metindeki gibi sansürlenmiştir). Eğer bu cevaptan hoşlanmazlarsa gidip televizyonlarını kapatsınlar, yürüyüşe falan çıksınlar.
  5. Eğer başkalarının bağnaz, kadın düşmanı, nefret içeren fikirleriyle miden boşken yarışmaya kalkmazsan çok memnun olurum. Önce yemek ye, sonra ne b** yersen ye!
  6. Eğer Makarnavi varlığıma adamak üzere milyon dolarlık kiliseler/tapınaklar/camiler/sinagoglar/türbeler yapmak yerine parayı daha iyi amaçlarla harcarsan çok memnun olurum (istediğini seç):
  1. Fakirliği ortadan kaldırmak
  2. Hastalıklara çare bulmak
  3. Barış içinde yaşamak, tutkuyla sevmek, ve kablolu televizyon fiyatını düşürmek Ben karmaşık karbonhidratlı sonsuz kudretli bir varlık olabilirim, ama hayattaki küçük şeyleri severim. Bana inan. Sonuçta yaratan benim.
  1. Eğer etrafta dolanıp herkese seninle konuştuğumu söylemezsen çok memnun olurum. O kadar ilginç biri değilsin. O kadar böbürlenme. Ayrıca sana insan kardeşlerini sevmeni söyledim, bu ipucu yetmiyor mu?
  2. Eğer, ee, ilgilendiğin konuda, yani çokça kapütilasyon/kayganlaştırıcı/Kayzer Wilhelm gerektiren bir konuda, kendine yaptırmayacağın işleri başkalarına yapmaya kalkmazsan çok memnun olurum. Eğer karşındakinin gönlü razı ise, (madde 4'e göre) yumul, ve Miki Fare aşkına, bir kondom tak! Cidden, sadece bir lastik parçası. Eğer iyi hissetmeni engellemesini isteseydim onu dikenli olarak falan yaratırdım.

2.11.10

Bazen ne söyleyeceğiniz gün gibi ortadayken nasıl söyleyeceğiniz çok büyük bir dert olur.                                              
                                                                      *Bonnus

31.10.10

Bonnusis çok yoğunn..

Sevgili blog takipçilerimiz;
Farkındayız yazı ekleyemedik bu aralar..Ama garip şeyler olmakta hayatlarımızda..Hangi birine ne isim taksak bilemiyoruz o derecee :D Pekmez,Peynir derken ortalık karıştı arkadaş napıcağmızı bilemedik..Ayy çok mühim insanlarız ya pekte havalıyızz koşuşturup duruyoruz oraya buraya..
En kısa zamanda yaşanan herşey paylaşılacak ve bir fotoğraf çekimi sonucunda sizlerin huzuruna çıkacaktır..
Hayatımız monotonlaşmadı daha ahh keşke biraz durulsa,yazılar ardı ardına sizi bekliyor..Biliyorsunuz hayatımıza giren herkes dilimize düşer.



Öpüldünüz.



İmza:BonnuSis*

22.10.10

Derbi Suskunluğu

Pazar günü, Türkiye liginin en önemlisi sayılan maç var, derbi maçı. Fenerbahçe-Galatasaray arasında tabii, Şükrü Saraçoğlu Standı’nda…
Derbiye sayılı gün kala, nefesimi tuttum bekliyorum. Diğerlerinden farklı sanki biraz buruk, biraz heyecanlıyım. İnanmayacak belki beni tanıyanlar ama “bu kez” Cimbom’a puan kaptıracağız gibi geliyor. Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla oturduk, bu derbi maçını konuşuyoruz. Her takımdan birkaç kişi var, Galatasaraylılar çoğunlukta. Onlarla buluştuğumuz tek ortak nokta, bu derbi maçının “ölüm kalım” meselesi olduğuydu. Düşündükçe fark ettim ki, bu derbi asla bir ölüm kalım maçı değil. Hayır, içimdeki burukluğu gidermek için böyle söylemiyorum. Ama gelin, olaya bir de farklı bir açıdan bakalım…
Kaç yıl oldu, tam olarak on mu? Her neyse işte, uzun yıllardır Şükrü Saraçoğlu’nda oynanan derbilerden evine puansız dönen bir Galatasaray ve devamlı olarak onu yendiğiyle övünen bir Fenerbahçe ve taraftarları var karşımızda. Biz Galatasaray’ı yenmemizle böbürlenirken, onlar Türkiye Kupası’nı alamamamızla alay ediyorlar. Evet, biz o rakip takım yenildiğinde sevinen Türk taraftarlarız. Yere düştüğünde acımadan, çıkarılan karta, verilen serbest vuruşa karşı çıkanlarız. Tutkunu olduğumuz takımın yanlışlarını hafızadan silenleriz. Böyleleri de var etrafımda, çok hem de. Maçlardaki kötü futbolunu örtbas ederek bir başka takıma taş atanlar. Ne kadar çirkin! Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim, ama derbi öncesinde hep taraftar hatalarını düşünürüm. Diğer liglerle kıyaslar hatta ölçer biçerim.
Dikkat ettiniz mi bilmem, Fenerbahçe zor dönemlerden geçişlerine, Galatasaray galibiyetiyle son verir. Bu uzun yıllardır böyleydi. Ama şimdi durum farklı. Zor dönemlerden geçen Galatasaray. Ligde kaybettiği puanları bir kenara ayırırsak, takım içinde yaşadığı kaos futbolcular ve taraftarı baştan aşağıya sarstı. Adeta bir çöküş içine girdi sarı-kırmızılı ekip. Anlayacağınız, kâğıt üzerinde Fenerbahçe mutlak favori olabilir ancak bana göre favori değil de, galibiyete içten içe ihtiyacı olan takım Galatasaray.
Diyorum ki son olarak Fenerbahçe’ye gönül vermişlere, Galatasaray’a kaptıracağımız puan bizden çok şeyi alıp götürmeyecektir. Susup bekleyelim, maçı izleyip heyecanlanalım. Destek, inanç, totem ve hatta güvenle çıkalım maça, milyonları susturup alalım bu maçı!
Ve Alex… Burada olduğu süre içinde oynadığı her G.Saray derbisinde gol atmış bir futbolcu, önemi büyük. Volkan var ki bir de, panter kesilir derbilerde, annesinin dediği gibi. Güveneceğimiz, inanacağımız öyle çok futbolcumuz var ki! Karabük’ten, Ankaragücü’nden iyi miyiz, değil mi? Cevap açık. Öyleyse fazla konuşmaya gerek yok. Demek ki, Galatasaray’ı yenecek güçteyiz! Galatasaray takımı Hagi ile kan tazeleme yolunda, fakat her an her şey olabilir. Futbol bu. Maçın hakemi olan Bülent’in performansını da merak etmiyor değilim hani. Şimdilik bu kadar konuşmak yeter, sessizlik iyidir maç öncelerinde.
Size güveniyorum çocuklar! Derbi öncesi tüm desteğim sizlerle. İnancınızdan hiçbir şey kaybetmeden çıkın bu maça, sonucu ne olursa olsun taraftar her zaman yanınızdadır!
Dipnot: Bu maçtan korktuğum falan yok. Dedim ya, çok da fazla önemsemediğim için yazdım bu yazıyı. Okuyan taraflı tarafsız herkes inansın, güvensin diye… Bekleyip göreceğiz.
24 Ekim Pazar günü, saat 19.00′da derbi. Galatasaray’ı ölürcesine seven bir taraftar arkadaşımla izleyeceğim maçı, Galatasaray cephesinde hem de. Evet, yapacağım bunu. Şimdilik susalım, yeter…
                                                                                                                        *Bonnus

Bir Sis Klasiğidir Aslında..

Otobüsteyim.Kulaklığımı takmış gayet güzel müzik dinlerken önümde bir çift beliriyor.Nasıl da tatlılar görseniz.Kız üşüyormuş gibi yapıyor -aslında 30 derece olan otobüste üşümesi imkansız ama sevgilisi sarılsın diye yapıyor- sevgilisi de kollarını dolamış,sarmaş dolaş duruyorlar.Ben ise saf saf,tek başıma(!!),elimde kağıt-kalem yazı yazıyorum.Yanımda ise grip olmuş yaşlı bir teyze.Durumumu siz düşünün artıkk..
 "Amaaaannnn" dedim kendi kendime."Müziğe odaklan Sis,boş ver karşındaki şu tatlı çifte bakıp iç geçirmeyi.Bir ay içinde kesin ayrılırlar.Hatta 2-3 güne ayrılır bunlar.Bak bakk..oğlan hep dışarıya bakıyor,saatine bakıyor.Kesin başka birisi de var kesinn.Bu kızın yanından ayrılıp diğerinin yanına gidecek.Kız da ne safmış be abi.Anlamıyor mu?Ayyy kız içine düşecek oğlanın ama oğlan hep geri duruyor.Şimdi de telefonuyla oynuyor.Kesinlikle aldatıyor bu kızı.Erkek milleti yaa hepsi aynı işte.İlk önce hayvan gibi peşimizden koşarlar,elde edince sıkıldım derler.Yok mu ulan hem sevgili olmadan hem de sevgili olduktan sonra aynı ölçüde sevecek erkek?Amann banane be.Aşkın bile varlığını kaybettiği yerde aşka inanan erkek ne arar ?
Ben derin düşüncelere dalmışken baktım bizim çift sinirlice konuşuyor.Çok meraklıyım ya müziği kısıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.Bizim çifte kumrular birbirine girmiş.Kız nasıl bağırıyor anlatamam:
"Sana kim o kız dedim.Cevap ver bana."
"Ya kızım valla arkadaşım o benim.Sevgilisinden yeni ayrılmış,yazık,görüşmek istiyordu benle."
"Ne yazığı be!Mesaja bak 'bitanemm ben birazdan çıkıyorum.Seni çok çok çok özlemişim,bir buluşalım öpücüklere boğucam seni' . Bu nasıl bir mesaj açıklar mısın bana?"
Yuh ulan! Bana da açıkla nasıl kıvıracaksın çok merak ettim dedim içimden tabi.
"Ya saçmalama kızım neyini açıklicamm arkadaşım işte.Görüşmüyorduk uzun süredir o yüzden."
"Bundan sonra da görüşmeyeceksin o zaman."
"Nasıl ya?Sen benim kimlerle görüşmeyeceğime karar veremezsin."
"Hele o kızın yanına git ayrılırım senden"
"Tehdit eder gibi bu ne ya çok büyüttün arkadaşım dedim işte"
........
"Madem öyle bitsin."
"Tamam..Zaten olmuyor,arkadaşımı bile kıskanıyorsun en iyisi bitirmek"
Bir an neye uğradığımı şaşırdım.Pat diye bitirdiler.Kızın gözler doldu,hemen indi otobüsten.Oğlan ise hala önümde duruyor ve hiçte üzülmüşe benzemiyordu.İki dk önce sarmaş dolaştınız ulan bu mudur aşk diye bağırasım geldi valla.Otobüste ayrılma mı olur be?Mal mısınız?Otobüsten inin,tartışın,ayrılın naparsanız yapın.Millete duyurmaya ne gerek var?
 Bende bir sonraki durakta otobüsten inecektim.Kapıya yaklaşıyorum.Bu çocukta çarptı bana,elimdekiler düştü tabi.Zaten sinirliyim,döndüm baktım pis pis.Bu bana "Pardon" deyince iyice tepem attı:
"Ne pardonu be,bütün erkekler aynısınız işte."
"Noluyor ya?
"Ne demek ne oluyor?Bıraktın gittin kızı,kolay mı ya bu kadar çabuk bitirmek.Yazık kıza.Bak indi,arkasından bile gitmedin.Sen git kızı aldat,sonra sen bana karışamazsın de olduu canım başkaa?"
"Sanane be!!"
"Sus sus bir de cevap veriyor.Hadi git işine,gözüm görmesin seni."
Tabi ben böyle çemkirirken çocuk bana 'mal mısın kızım' gibilerinden bakıyordu,ben ise gayet rahatlamış ve içimi dökmüş bir şekilde otobüsten inip eve doğru yürümeye başladım..

Farkettim ki cidden aşk maşk kalmamış..Zaten aşka inancım kalmamıştı,bu olaydan sonra iyice feminist oldum artık..

15.10.10

Üçüncü Şahsın İmkansızlığı

Mantık dersi..
Sinan ve Bonnus hoca gelmeden önce günlük apaçi danslarını yaptı.O kadar komikler ki..Hele Uğur Can'da onlara katıldı ve "üçlü apaçi dans grubu" oluştu.Yine eller kollar havada,kafa öne değişik hareketler sergilerken bende acıyarak onlara bakıyordum.Aslında itiraf etsem mi bilmiyorum ama apaçi dansı hoşuma gitmeye başladı!!Çok komik yaa bir de Bonnus'tan izlerseniz hayran kalırsınız.Onlar garip garip dans ederken bizim Mantık hocamız içeri girdi.Küçümseyerek bizim apaçilere baktı ve "oturun hadi" dedi.
Yerlerimize geçtik.Garip bir adam ya şu Mantık hocası..Böyle susuyor,iki de bir dalıp gidiyor,tavana bakıyor filan.Ve Bonnus sonunda dayanamadı Adem'e dönüp;
"Yaa Ademm bu adam ne satıyor?İkide bir susuyor.Anlamadım bir şey."
"Off kızımm bilmiyor musun bunlar böyle.Felsefeciler içlerinden konuşuyormuş.Biz anlamayız onları."
"Adam felsefecii beylerr." dedi Bonnus ve biz kahkahayı patlattık.Hoca yine anlamsız bir şekilde bize baktı.Abi kızdı mı onu da anlamıyoruz,boş boş bakıyor yani.Bazen şu Felsefe ve Mantık çok saçma geliyor.Özellikle Mantık tamamiyle saçmalık."A , A ise A'dır.A değilse,A olamaz." Be nedir ya?A işte.Alfabenin ilk harfi.Bu kadar basit!Ne kurcalıyorsun?
Bu arada  hoca not tutturuyor-yazıkkk bizim yazdığımızı düşünüyor- :
"Yazın bakalım.Üçünce Halin İmkansızlığı"
Bonnus durdu şaşkın bir şekilde bana baktı ve:
"Aaa o şiirin ne işi var burdaaa" dedi
"Hangi şiir Bonnus?"
"Üçüncü Halin İmkansızlığı şiir değil miydi Sis?"
Yuh,bunu da mı yaptın Bonnus diyorum içimden.Sonra da Bonnus'a dönüp;
"Üçüncü Şahsın Şiiri olmasın o ?"
"Aa evet.Püff çok utandım şimdi yaa.Tamam sustum valla.
"Ama Bonnus'um be üzülme senin istediğin gibi değiştiririz başlığı.Hem senin dediğin daha çok uyuyor şiire."
"Tamam şiirin başlığı bu olsun artıkk.."
Tabi biz böyle konuşurken ve ben bir yandan blog yazısını yazarken,hoca yanımıza geçip duruyor.Adam kıllandı mı ne kağıda bakıyor ne yazıyorum diye.Bende çaktırmayayım başka birşey yazdığımı diye blog yazımın arasına hocanın yazdırdıklarını da yazıyorum."terim,kavram,dil ifadesi bıdıbıdıbıdıı.."
 Bu arada Blog bok oldu tabi.Benim yazdıklarımla hocanın yazdırdıkları içiçe giriyor.Birde bunu temizlemek bana kaldı off off :))


 ÜÇÜNCÜ HALİN İMKANSIZLIĞI(!) :))


Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
MİLYON TANE PARMAĞIM OLSA, MİLYON TANE YÜZÜK TAKARDIM!
                                                                       *Bonnus