31.10.10

Bonnusis çok yoğunn..

Sevgili blog takipçilerimiz;
Farkındayız yazı ekleyemedik bu aralar..Ama garip şeyler olmakta hayatlarımızda..Hangi birine ne isim taksak bilemiyoruz o derecee :D Pekmez,Peynir derken ortalık karıştı arkadaş napıcağmızı bilemedik..Ayy çok mühim insanlarız ya pekte havalıyızz koşuşturup duruyoruz oraya buraya..
En kısa zamanda yaşanan herşey paylaşılacak ve bir fotoğraf çekimi sonucunda sizlerin huzuruna çıkacaktır..
Hayatımız monotonlaşmadı daha ahh keşke biraz durulsa,yazılar ardı ardına sizi bekliyor..Biliyorsunuz hayatımıza giren herkes dilimize düşer.



Öpüldünüz.



İmza:BonnuSis*

22.10.10

Derbi Suskunluğu

Pazar günü, Türkiye liginin en önemlisi sayılan maç var, derbi maçı. Fenerbahçe-Galatasaray arasında tabii, Şükrü Saraçoğlu Standı’nda…
Derbiye sayılı gün kala, nefesimi tuttum bekliyorum. Diğerlerinden farklı sanki biraz buruk, biraz heyecanlıyım. İnanmayacak belki beni tanıyanlar ama “bu kez” Cimbom’a puan kaptıracağız gibi geliyor. Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla oturduk, bu derbi maçını konuşuyoruz. Her takımdan birkaç kişi var, Galatasaraylılar çoğunlukta. Onlarla buluştuğumuz tek ortak nokta, bu derbi maçının “ölüm kalım” meselesi olduğuydu. Düşündükçe fark ettim ki, bu derbi asla bir ölüm kalım maçı değil. Hayır, içimdeki burukluğu gidermek için böyle söylemiyorum. Ama gelin, olaya bir de farklı bir açıdan bakalım…
Kaç yıl oldu, tam olarak on mu? Her neyse işte, uzun yıllardır Şükrü Saraçoğlu’nda oynanan derbilerden evine puansız dönen bir Galatasaray ve devamlı olarak onu yendiğiyle övünen bir Fenerbahçe ve taraftarları var karşımızda. Biz Galatasaray’ı yenmemizle böbürlenirken, onlar Türkiye Kupası’nı alamamamızla alay ediyorlar. Evet, biz o rakip takım yenildiğinde sevinen Türk taraftarlarız. Yere düştüğünde acımadan, çıkarılan karta, verilen serbest vuruşa karşı çıkanlarız. Tutkunu olduğumuz takımın yanlışlarını hafızadan silenleriz. Böyleleri de var etrafımda, çok hem de. Maçlardaki kötü futbolunu örtbas ederek bir başka takıma taş atanlar. Ne kadar çirkin! Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim, ama derbi öncesinde hep taraftar hatalarını düşünürüm. Diğer liglerle kıyaslar hatta ölçer biçerim.
Dikkat ettiniz mi bilmem, Fenerbahçe zor dönemlerden geçişlerine, Galatasaray galibiyetiyle son verir. Bu uzun yıllardır böyleydi. Ama şimdi durum farklı. Zor dönemlerden geçen Galatasaray. Ligde kaybettiği puanları bir kenara ayırırsak, takım içinde yaşadığı kaos futbolcular ve taraftarı baştan aşağıya sarstı. Adeta bir çöküş içine girdi sarı-kırmızılı ekip. Anlayacağınız, kâğıt üzerinde Fenerbahçe mutlak favori olabilir ancak bana göre favori değil de, galibiyete içten içe ihtiyacı olan takım Galatasaray.
Diyorum ki son olarak Fenerbahçe’ye gönül vermişlere, Galatasaray’a kaptıracağımız puan bizden çok şeyi alıp götürmeyecektir. Susup bekleyelim, maçı izleyip heyecanlanalım. Destek, inanç, totem ve hatta güvenle çıkalım maça, milyonları susturup alalım bu maçı!
Ve Alex… Burada olduğu süre içinde oynadığı her G.Saray derbisinde gol atmış bir futbolcu, önemi büyük. Volkan var ki bir de, panter kesilir derbilerde, annesinin dediği gibi. Güveneceğimiz, inanacağımız öyle çok futbolcumuz var ki! Karabük’ten, Ankaragücü’nden iyi miyiz, değil mi? Cevap açık. Öyleyse fazla konuşmaya gerek yok. Demek ki, Galatasaray’ı yenecek güçteyiz! Galatasaray takımı Hagi ile kan tazeleme yolunda, fakat her an her şey olabilir. Futbol bu. Maçın hakemi olan Bülent’in performansını da merak etmiyor değilim hani. Şimdilik bu kadar konuşmak yeter, sessizlik iyidir maç öncelerinde.
Size güveniyorum çocuklar! Derbi öncesi tüm desteğim sizlerle. İnancınızdan hiçbir şey kaybetmeden çıkın bu maça, sonucu ne olursa olsun taraftar her zaman yanınızdadır!
Dipnot: Bu maçtan korktuğum falan yok. Dedim ya, çok da fazla önemsemediğim için yazdım bu yazıyı. Okuyan taraflı tarafsız herkes inansın, güvensin diye… Bekleyip göreceğiz.
24 Ekim Pazar günü, saat 19.00′da derbi. Galatasaray’ı ölürcesine seven bir taraftar arkadaşımla izleyeceğim maçı, Galatasaray cephesinde hem de. Evet, yapacağım bunu. Şimdilik susalım, yeter…
                                                                                                                        *Bonnus

Bir Sis Klasiğidir Aslında..

Otobüsteyim.Kulaklığımı takmış gayet güzel müzik dinlerken önümde bir çift beliriyor.Nasıl da tatlılar görseniz.Kız üşüyormuş gibi yapıyor -aslında 30 derece olan otobüste üşümesi imkansız ama sevgilisi sarılsın diye yapıyor- sevgilisi de kollarını dolamış,sarmaş dolaş duruyorlar.Ben ise saf saf,tek başıma(!!),elimde kağıt-kalem yazı yazıyorum.Yanımda ise grip olmuş yaşlı bir teyze.Durumumu siz düşünün artıkk..
 "Amaaaannnn" dedim kendi kendime."Müziğe odaklan Sis,boş ver karşındaki şu tatlı çifte bakıp iç geçirmeyi.Bir ay içinde kesin ayrılırlar.Hatta 2-3 güne ayrılır bunlar.Bak bakk..oğlan hep dışarıya bakıyor,saatine bakıyor.Kesin başka birisi de var kesinn.Bu kızın yanından ayrılıp diğerinin yanına gidecek.Kız da ne safmış be abi.Anlamıyor mu?Ayyy kız içine düşecek oğlanın ama oğlan hep geri duruyor.Şimdi de telefonuyla oynuyor.Kesinlikle aldatıyor bu kızı.Erkek milleti yaa hepsi aynı işte.İlk önce hayvan gibi peşimizden koşarlar,elde edince sıkıldım derler.Yok mu ulan hem sevgili olmadan hem de sevgili olduktan sonra aynı ölçüde sevecek erkek?Amann banane be.Aşkın bile varlığını kaybettiği yerde aşka inanan erkek ne arar ?
Ben derin düşüncelere dalmışken baktım bizim çift sinirlice konuşuyor.Çok meraklıyım ya müziği kısıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.Bizim çifte kumrular birbirine girmiş.Kız nasıl bağırıyor anlatamam:
"Sana kim o kız dedim.Cevap ver bana."
"Ya kızım valla arkadaşım o benim.Sevgilisinden yeni ayrılmış,yazık,görüşmek istiyordu benle."
"Ne yazığı be!Mesaja bak 'bitanemm ben birazdan çıkıyorum.Seni çok çok çok özlemişim,bir buluşalım öpücüklere boğucam seni' . Bu nasıl bir mesaj açıklar mısın bana?"
Yuh ulan! Bana da açıkla nasıl kıvıracaksın çok merak ettim dedim içimden tabi.
"Ya saçmalama kızım neyini açıklicamm arkadaşım işte.Görüşmüyorduk uzun süredir o yüzden."
"Bundan sonra da görüşmeyeceksin o zaman."
"Nasıl ya?Sen benim kimlerle görüşmeyeceğime karar veremezsin."
"Hele o kızın yanına git ayrılırım senden"
"Tehdit eder gibi bu ne ya çok büyüttün arkadaşım dedim işte"
........
"Madem öyle bitsin."
"Tamam..Zaten olmuyor,arkadaşımı bile kıskanıyorsun en iyisi bitirmek"
Bir an neye uğradığımı şaşırdım.Pat diye bitirdiler.Kızın gözler doldu,hemen indi otobüsten.Oğlan ise hala önümde duruyor ve hiçte üzülmüşe benzemiyordu.İki dk önce sarmaş dolaştınız ulan bu mudur aşk diye bağırasım geldi valla.Otobüste ayrılma mı olur be?Mal mısınız?Otobüsten inin,tartışın,ayrılın naparsanız yapın.Millete duyurmaya ne gerek var?
 Bende bir sonraki durakta otobüsten inecektim.Kapıya yaklaşıyorum.Bu çocukta çarptı bana,elimdekiler düştü tabi.Zaten sinirliyim,döndüm baktım pis pis.Bu bana "Pardon" deyince iyice tepem attı:
"Ne pardonu be,bütün erkekler aynısınız işte."
"Noluyor ya?
"Ne demek ne oluyor?Bıraktın gittin kızı,kolay mı ya bu kadar çabuk bitirmek.Yazık kıza.Bak indi,arkasından bile gitmedin.Sen git kızı aldat,sonra sen bana karışamazsın de olduu canım başkaa?"
"Sanane be!!"
"Sus sus bir de cevap veriyor.Hadi git işine,gözüm görmesin seni."
Tabi ben böyle çemkirirken çocuk bana 'mal mısın kızım' gibilerinden bakıyordu,ben ise gayet rahatlamış ve içimi dökmüş bir şekilde otobüsten inip eve doğru yürümeye başladım..

Farkettim ki cidden aşk maşk kalmamış..Zaten aşka inancım kalmamıştı,bu olaydan sonra iyice feminist oldum artık..

15.10.10

Üçüncü Şahsın İmkansızlığı

Mantık dersi..
Sinan ve Bonnus hoca gelmeden önce günlük apaçi danslarını yaptı.O kadar komikler ki..Hele Uğur Can'da onlara katıldı ve "üçlü apaçi dans grubu" oluştu.Yine eller kollar havada,kafa öne değişik hareketler sergilerken bende acıyarak onlara bakıyordum.Aslında itiraf etsem mi bilmiyorum ama apaçi dansı hoşuma gitmeye başladı!!Çok komik yaa bir de Bonnus'tan izlerseniz hayran kalırsınız.Onlar garip garip dans ederken bizim Mantık hocamız içeri girdi.Küçümseyerek bizim apaçilere baktı ve "oturun hadi" dedi.
Yerlerimize geçtik.Garip bir adam ya şu Mantık hocası..Böyle susuyor,iki de bir dalıp gidiyor,tavana bakıyor filan.Ve Bonnus sonunda dayanamadı Adem'e dönüp;
"Yaa Ademm bu adam ne satıyor?İkide bir susuyor.Anlamadım bir şey."
"Off kızımm bilmiyor musun bunlar böyle.Felsefeciler içlerinden konuşuyormuş.Biz anlamayız onları."
"Adam felsefecii beylerr." dedi Bonnus ve biz kahkahayı patlattık.Hoca yine anlamsız bir şekilde bize baktı.Abi kızdı mı onu da anlamıyoruz,boş boş bakıyor yani.Bazen şu Felsefe ve Mantık çok saçma geliyor.Özellikle Mantık tamamiyle saçmalık."A , A ise A'dır.A değilse,A olamaz." Be nedir ya?A işte.Alfabenin ilk harfi.Bu kadar basit!Ne kurcalıyorsun?
Bu arada  hoca not tutturuyor-yazıkkk bizim yazdığımızı düşünüyor- :
"Yazın bakalım.Üçünce Halin İmkansızlığı"
Bonnus durdu şaşkın bir şekilde bana baktı ve:
"Aaa o şiirin ne işi var burdaaa" dedi
"Hangi şiir Bonnus?"
"Üçüncü Halin İmkansızlığı şiir değil miydi Sis?"
Yuh,bunu da mı yaptın Bonnus diyorum içimden.Sonra da Bonnus'a dönüp;
"Üçüncü Şahsın Şiiri olmasın o ?"
"Aa evet.Püff çok utandım şimdi yaa.Tamam sustum valla.
"Ama Bonnus'um be üzülme senin istediğin gibi değiştiririz başlığı.Hem senin dediğin daha çok uyuyor şiire."
"Tamam şiirin başlığı bu olsun artıkk.."
Tabi biz böyle konuşurken ve ben bir yandan blog yazısını yazarken,hoca yanımıza geçip duruyor.Adam kıllandı mı ne kağıda bakıyor ne yazıyorum diye.Bende çaktırmayayım başka birşey yazdığımı diye blog yazımın arasına hocanın yazdırdıklarını da yazıyorum."terim,kavram,dil ifadesi bıdıbıdıbıdıı.."
 Bu arada Blog bok oldu tabi.Benim yazdıklarımla hocanın yazdırdıkları içiçe giriyor.Birde bunu temizlemek bana kaldı off off :))


 ÜÇÜNCÜ HALİN İMKANSIZLIĞI(!) :))


Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
MİLYON TANE PARMAĞIM OLSA, MİLYON TANE YÜZÜK TAKARDIM!
                                                                       *Bonnus

12.10.10

Apaçi Dansı ve Edison !!

Sıkıcı bir teneffüs..Sırama gayet rahat bir şekilde kurulmuş uyuklarken Bonnus'a bakıyorum,Sinan'la konuşuyorlar.Bonnus danstan filan bahsederken Sinan birden ayağa kalkıp garip hareketler yapıyor,Bonnus'ta nasıl gülüyor görseniz.Sonra ayağa kalkıp "Sinan bana da öğrettt ne olurrr?Apaçi dansı yapalım,hadiii." diyor ellerini şakşaklayarak ve o an anlıyorum Sinan apaçi dansı yapıyormuş!!
 Uyukladığım yerden doğruluyorum,bizim sözde iki apaçiyi izliyorum.Sinan garip garip dönüyor,Bonnus'ta ona ayak uydurmaya çalışıyor,eller kollar,bir yerden girip,bir yerden çıkıyor ve ciddi ciddi dansı  öğreniyor..Başlıyorlar sınıfın önünde apaçi dansı yapmaya. Bonnus'ta bana sesleniyor:
"Sissss gelll apaçi oldummm bakkk" deyip yaptığı hareketleri gösteriyor.Cevap vermeme fırsat tanımadan: "Telefondan apaçi müziğini bulsana Sisss.Hadi gel bak çok güzel" diyor böylece müzikte açılınca iyice kopuyorlar.Tam anlayamadığım bir şekilde ellerini birleştirip kollarından dolayıp sonra başlarına koyup havaya kaldırıyorlar!!Garip hareketler tabi ama komik geliyor.Müzik eşliğinde tüm sınıf Bonnus'u izliyor.Bonnus ise kendini kaptırmış Sinanla karşılıklı apaçi apaçi dans ediyorlar.
  "Ulan Bonnus dans hocan böyle görse seni danstan atılırdın."diye geçiriyorum içimden ve o sırada sınıf kapısının açılmasıyla herkes oflayıp pufluyor yerlerine geçiyor tabi apaçi dansımız da bitiyor.Aslında bir an Geometrici Mehmet hocanında apaçi dansı yaparak içeri girmesini bekliyorum,zaten çok yakışır tam o tip var kendilerinde,ama hayallerim gerçekleşmiyor Mehmet hoca gayet sakin bir şekilde sınıfa geliyor.
Tabi Bonnus içindeki enerjiyi atamadı,o yüzden ders dinleyemiyor ve beraber konuşuyoruz.Bonnus bir anda durgunlaşıyor:
"Yaaa offfff ben neden Gülşen Bubikoğlu'na benzemiyorum?Of off"
"Nerden çıktı kızım şimdi?"
"Off Sis ya neden benzemiyorum?Çok isterdim ona benzemek yaa benzemiyorum işte of offf"
Ben şaşkın şaşkın Bonnus'a bakıyorum.Bir anda nerden geldi aklına bilmem ki ? Bir üzüldü bir üzüldü,elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi büktü dudağını oturuyor:
"Ne düşünüyorsun kızım ya Gülşen Bubikoğlu kaldı sanki.Hey Yarabbimmm."
"Siss bende Gülşen Bubikoğlu gibi olmak istiyorum ya off.Bak sendee Hülya Koçyiğit olurdun.Ne güzel olurdu.Hem Sinan'da Erol Taş olurdu."
"Aa evet.Kaan kim olsun?"
"Tarık Akın olsun ya o tip var ondaa"
Biz böylee diyerekten bütün sınıfa Yeşilçam damgası vuruoyruz.Hatta Geometricimize de Nuri Alço ismini taktık,gerçekten çok uyuyor!!
   Bir ara Bonnus:
 "Çağdaş'ta Ediz Hun olsunn" deyince
"Edison kim be?Ne alaka?"
"Ne Edisonu kızım Ediz Hun ya tanımıyorum deme"
"Uff tanıyorum galiba ama hatırlayamadım görsem kesin tanırım.Kimdi o yaa?Görsem tanırım bak valla,ismini hatırlamadım,karşımda olsa kesin hatırlarım" dedim ve neden bilmem Bonnus bunu üstüne çok güldü :S Hatta okuldan sonra Nescafe'ye gittik ve orda bile benle "Edison edison" diye dalga geçti!!
 Bende eve gelince sevgili google'dan Ediz Hun'a baktım ve şunu dedim:
"Ah Bonnus ben demiştim görsem hatırlarım diye bu adam mıydı Ediz Hun-ya da Edison-"
-yorumsuz-

Pazartesi Sendromu

    Bizde her Pazar aynı şey.. Bir insan hiç mi pazartesi gelsin istemez ya. Salıdan filan başlasa ya hafta. Yada hep cumarteside kalsa, zaman dursa, cumartesi bitmese!!
    Derdimiz ‘’aman haftasonu bitti’’değil. Biz ne olursa olsun pazartesi gününü sevmiyoruz. İlk iki dersin fizik olmasından mı bilmiyoruz ama hiç okul mokul çekesimiz olmuyor. Şimdi fizikçi gelicek iki kelimeyi bir araya getiremeden ‘v,p,r,s,k’ filan diye gevelicek. ‘’Kızım buraya bak,artık,artık dersi dinle!’’ Bizim katsayılar tavan yapıcak ve ders sonunda sinir küpü olmuş  bir halde sıramızın üstünde zıplarken bulucaklar bizi. Evet işte her pazartesi istisnasız böyle oluyor. Kafamı aşağı eğince ‘’tahtaya dön’’diyen bir fizik hocam var. Amaa bugün fizik dersinden daha üzücü bir şey oldu : Sis kayboldu!!
    Bütün okulu aradım taradım Sis yok. Oysaki az önce yanımdaydı sünger bob çiziyoduk beraber. Bob’ları çizdik yok oldu! Nerde ne oldu diye ortalıklarda dolanırken her gördüğüme ‘Sis kaybolduuu,Sis yok olduu’’ diye bağırıyorum. Napıcağımı bilemedim. ‘’En son nerde gördünüz’’ diye de soramam ki, yanımdaydı.  Evet kesin ışınlandı! Tam en arka sıraya geçmiş ‘’ah vah gitti güzelim Sis’’ diye söylenirken Mert geldi. ‘’Noluyor Bonnus?’’ diye saçımla oynamaya başladı. ‘’Meeert Sis kayboldu, yok hiçbir yerde’’dedim ellerimi de iki yana açarak. Mert yüzüme baktı,baktı ve ardından bir kahkaha patlattı,arkasına dönüp gitti. Tam Sisten ümidi kesmişken, kapıdan içeri girmesiyle o gül yüzünü görmem bir oldu. Sanırım fazla bağırmışım herkes dönüp baktı.
   Sis şaşırdı tabii. ‘’Ne bağrıyosun yaa’’ dedi.  Ben de hemen ‘’neredeydin sen yaa?’’ diye sordum.
 ‘’Beni boşver kızım buradayım.Asıl okula bak hiçbir hoca yok! Biyoloji hocası yok olmuş,biyoloji labaratuarı bile yok düşün artık. Birşeyler dönüyor okulda!’’
‘’Ohaa napıcazz hepimiz ölücezz’’
‘’Biz okuldayken bombalıcaklar kesin baksana bütün hocalar kaçmış’’
    Biz böyle bilgiyi ele geçirir ve rahat dururmuyuz? Gördüğümüz her öğrenciye ‘’Hocalar kaçmış okulu patlatıcaklarr’’diye dolanıyoruz ortalıkta. Millet şaşkın şaşkın bakıyor. Dilden dile yayılıyor. - Umrumuzdamı? Eğleniyoruz biz-
Erkekler  ‘’ Ooo abi okulu patlatıyorlarmış. Nolcak lan kurtuluruz. Dalarım hepsine valla’’ diye tipik ergen  görüntüsü sunarken, kızlarda; ‘’ ayy kurtulcaz okuldannn. Makyajımı tazeliyim belki bir kahraman gelip kurtarır beni. Gerçi biliyorsun bu doğal halim makyaj filan yapmıyorum ben’’ diyerek hayal dünyalarında yaşıyorlardı.
    40 dakika bütün sınıflar muhabbet edip, -okulu patlatıcaklar- diye konuşanlara gülerken , bir sonraki ders gelip çattı:
Sis kaybolmamıştı yanıma gelip oturdu!
Biyoloji hocamız ve diğer hocalar da yok olmamış! –çok sevindik çok-
Aaa ama biyoloji labaratuarını göremedik. O hala ortalarda yok!!

9.10.10

Şimdi ben bencil mi oluyorum?

Birçok insanın sahip olmak isteyeceği bikaç bişeye sahibim evet.
Bazen gereksiz isyanlarım,sıkıntılarım,bunaltılarım oluyo evet.
Ama ben ne istediğimi bilmiyorum sanki galiba evet.
Yani memnun olmuyorum hiçbişeyden evet.
Aslında kendimi tam olarak ifade edemiyorum sanırım.
Ama kendimi nasıl ifade edebilceğimi de bilmiyorum.
Kendimi dinliyorum dinliyorum ama hala eksik ne bulamıyorum evet.
Deli saçması ergen triplerine girmek istemiyorum ama tam olarak böyle hissediyorum yani anlaşılmaz ve anlatılmaz bir konumda gibi evet.
Beter durumdaki insanları düşünüyorum,üzülüyorum,kendime kızıyorum
-daha ne istiyosun hatun?-
Ama ben bunu da yaşamak istemiyorum,insanlara acıyarak kendimi terbiye etmeye çalışmak bence etik değil evet.
Peki ya n'apmalıyım.Akşama kadar uyumalıyım.Aslında yalnızca bunu istiyorum ama uyumakta da güçlük çekiyorum evet.
Yiyip yiyip kilo almasak mutlu olurdum evet.
Bunları kabullenmek de bir erdem midir EVET.
                                                                                                                                   *Bonnus

8.10.10

*Sis'in Kelimelerinin Bonnus'a Armağanı

Sevgili Bonnus;
Sana bunu neden yazıyorum bilmiyorum.İlk bir yazı başlığı geldi aklıma sonra "dur bir şeyler yazayım" diye düşündüm.Biliyorsun hep tersten hareket ediyorum.Her neyse başlasam iyi olur ama şu kelimeleri yola getirmem lazım.Senden bahsedeceğimi anlayınca hepsi kafamın içinde zıplamaya başladı,heyecanla seni nasıl anlatacaklarını düşünüyorlar.En güzel harfler bir araya gelmeye çalışıyor.Anlayacağın kelimelerim bile seni çok seviyor.
 Eğer bir yarışma olsaydı ve seni bir cümleyle anlatmamız istenseydi; "Hani böyle yazın güneş ışığının yüzüne yansımasıyla uyanırsın ya çok sıcak değildir hava ama içine huzur katar,yüzünü gülümsetir ve ışığıyla seni rahatlatır,mutlu eder.İşte böyle birisidir Bonnus" derdim..Biliyorum bunları okurken gülümsüyorsun-gamzelerin görünüyor.Ve ben kıvırcık saçlarını,yüzünü saran gamzelerini,bir de içinde hiç uslanmayan ufak kız çocuğunu çok seviyorum.Ayrıca o hayran kaldığım sesini ve müzik bilgini,saatlerce oturup kahve içmemizi,balıkları çok sevmemizi-hayranlıkla onları izlememizi(!),bir şeye telaşlandığımızda elimizin ayağımıza dolanmasını da çok severim.Ve en çokta sana ikizim diyebilmeyi severim..
  *Dost, tam yanımdaki sıra arkadaşım,her gün bir şeyler yaşayıp paylaştığım blog arkadaşım,sabahın köründeki yol arkadaşım,hasta olup başımı sıraya yasladığım o iki saniyelik zaman diliminde yanıma koşup beni neşelendiren arkadaşımdır.Yani dost demek Bonnus demek ve dostluk demek BonnuSis demektir benim gözümde..
çirkin kadın yoktur,kemikleri belli olmayan kadın vardır.
çirkin kadın yoktur,far süren kadın vardır.
çirkin kadın yoktur,g.tünü göbeğini salmış kadın vardır.
çirkin kadın yoktur,zevksiz kadın vardır.

                                                                                                                     Bonnus*

Eyvah! Bonnus'un Saçında "bir şeyler'' Var !!!

Bonnus: Ya sen eskiden bizim arkamızda otururdun.Unutulduk..
Sinan: Olur mu öyle şey ya.Siz unutulur musunuz hiç?
 - Sinan gelir,arkamıza oturur.Bonnus'un saçını kurcalar(!)
Bonnus: Ne yapıyorsun Sinan?
Sinan: Lan saçında bir şey var 0.0
Bonnus: Ne var be ?
Sinan: Dur dur valla bir şey var ya
Bonnus: Off Sinan ne var ya tel toka vardır işteee.
Sinan: He bende beyninde bir şey var sandım.
Bonnus: Pardon ? :S
Sinan: Kök gibi lan bir şeyler çıkıyor.Beyninde saçak kök mü var senin !!
Bonnus: Anlıyorum Sinan ..



-Sayısal öğrencisinin biyoloji aşkı.Dipten çıkan ''bir şeyleri'' saçak köke benzetir bazen..

BonnuSis Kuralları

Madde1- Bundan sonra yaşamımızı etkileyecek kararlar konusunda kimseye taviz verilmeyecektir.
Madde2-Hayatımızda keşke,ama vb.kelimeler olmayacaktır,kullananlar cezalandırılacaktır.
Madde3- Artık kimse bizi ağlatacak kadar değerli olmayacaktır,gözyaşları sadece çok acıklı filmlerde 2 damlayla sınırlı olacaktır.
Madde4- Sünger bob aşkımız hiç bitmeyecektir.Yine resimleri çizilip, çizgi filmleri izlenecektir hatta haftada bir sünger bob günü yapılacaktır.
Madde5- Geçen sene başlayan 'şarkıları resme dökme sanatı' devam edecektir,hatta bu sanat geliştirilip yeni sanatçılar yetiştirilicektir.
Madde6- Tahtaya tebeşir atılıp stres atılacaktır. Hatta çok stresli zamanlar için fight club gibi yeni bir kurum kurulacaktır.
Madde7- Her zamanki gibi derste dakika tutulucaktır özellikle fizik derslerinde sünger bobu da yanımızda görmek isteriz.

Madde8- Öğrenciler saat 8de açık kontürcü aramamaları konusunda uyarılacaktır.
Madde9- Erkeklerin sadece odundan yaratılmış bir varlık oldukları kabullenilecek aşk kelimesinin yerini sınırları çizilmiş eğlenceler alacaktır.
Madde10- duygusal müzikler dinlenip hüzünlenilmeyecektir, aksine O'nları hatırlatan şarkılar remix yapıp kopulacaktır.
Madde11- Hergün gerceklestirilen çikolata-limonata geleneği devam edecektir.Hatta okul yönetmine çikolata-limonata festivali düzenlenmesi konusunda baskı yapılacaktır.
Madde12- hocaların görünüşlerine göre farklı meslekler seçilicek ve onlara sunulucaktır. Anti bıyığın derse gelmemesi için hergün dua edilicektir.
Madde 13 - Hilmi hocanın zil sesi, Mehmet hocanın bıyıkları, Ahmet hocanın gözlükleri değiştirilecektir. (parfümü aynı kalabilir)
Madde 14 - Teoman ve Cem Adrian benzeri ilahlar karşımıza çıktığı an aşkın önüne geçilmeyip sonuna kadar savaşılıcaktır . Onlar dışındakiler bu maddeye bakmasınlar bile.
Madde 15 - kendini dünyanın merkezi sanan o küçük beyinli kızlar her zaman alay konumuz olucaktır . Tabi onları yanlarında gezdiren erkekler de.
Madde 16 - Nescafe her zaman daimi mekanımız olarak kalacaktır . Duman çaldığı müddetçe oraya gidilecektir ve bol bol kahve içilecektir .
Madde 17 - Her daim feminist kalınacak ve yaşam felsefemiz feminizim olcaktır.
Madde18- Geçmişte kalan önemsiz genç kişiler sadece eğlence konumuz olacaktır.
Madde19- Fotoğraf çekmek-poz vermek yaşam biçimi olup hiç bir zaman bu iki şeyden vazgeçilmeyecektir.
Madde20- Hayatımıza giren herkes elbet bir gün dilimize düşecektir.                                                                                                                                                              

Bir Duman Şarkısıdır Dudaklarımızda Kalan..

Kulaklarımda hala Kaan Tangöze'nin sesi ve Batuhan Mutlugil'in gitarı çınlamakta.Nasıl bir konserdi o!
 Konsere gitmemiz çok ani oldu hatta biletler apar topar alındı.Ama böyle daha güzel oldu.Dergide ve web sitesinde Duman'ın konseri olduğunu görünce gitmeliyiz diye düşündük.
 Zaten biz üniversite konserlerine gideriz hep..Ortamı daha güzel olur.Hani havası başkadır derler ya öyle.Her yerde öğrenci,hepsinde bir özgürlük havası,kimse kimseye karışmaz,aynı zamanda yabancılıkta çekmez.İki kelime etsen sohbet başlar,kanka olursun.Hele konser İstanbul'daysa başka güzel olur..
 İşte biz böyle düşünceler içerisindeyken Duman konseri,bitmek bilmeyen sınav zamanımızda ilaç gibi geldi.Konser akşamdı ama gündüz okulu astık.Akşamüstü 'aman geç gitmeyelim' telaşıyla erkenden oradaydık.
  O nasıl bir kampüstür öyle!Ağaçların arasında İstanbul değil sanki orası,bambaşka bir yer.Ağaçların altında oturanlar,yan tarafta kurulan stantlara bakınanlar,arkadaşlarını arayanlar,yolun köşesinde oturup sigarasını içenler...Ve bizz.Dolanarak bümbüyük kampüs içinde konser alanını aradık.Sonunda konser alanını bulduk.Duman'dan önce çıkan grup pek sarmadı bizi.Sıkıldık biraz.Ve ''Hadi artıkk Dumann çıksın'' derkennn;
 Bir gitar sesi..Ardından Kaan,Batu,Ari,Cengiz..
 Tahmin ettiğimiz gibi 'Dibine Kadar'la giriş yaptılar.Konserdeki herkes koptu tabi.Bağıra bağıra şarkıya eşlik ettik.Boğazımız acıyor ama bu duruma aldırmadık bile tabi..Biz ve yanımızdaki grup coştuk..
 ''Ooo hadi'' deyip kollarını omuzlarımıza attılar ve o tanımadığımız insanlarla birlikte ''Dibineee kadarr dibine kadarrr oooo'' diye bağırarak şarkıyı söyledik.İlk şarkı bitince alkışlar,çığlıklar havada uçuştu tabi..Ardından Senden Daha Güzel,Sarhoş,Balık derken biz coştukça coşutuk.Kendimizi sadece müziğe kaptırmıştık,o kalabalığın sesini duymuyorduk bile sadece Kaan'ın sesi vardı kulaklarımızda..Kaan sahnede uçuyordu zaten.Her zamanki gibi sürekli Batu'nun yanına gitti,Ari ise cool takıldı,tek başına..Ara verildi.Kaan tipik laflarından birini söyledi:
''Arkadaşlar siz bi tanışın,kaynaşın.Biz birazdan geleceğiz.'' Herkes kahkaha attı ve birbirine bakıp güldü.
Konserin ikinci bölümü ise daha da şahane.Gökyüzünde geceye özel bir sürü yıldız var.. Onlar ve sahne kenarındaki ışıklar..Sanki hepsi coşuyor Duman'ın şarkılarıyla.Ellerin Ellerime'yi de söyledi,Vals ve Kumbela'yı da..Yeni albümü full sıraladı yani..Çok eğlendik çokk..
 Ve konser bitti.Duman sahneden ayrıldı.Kaan yine ''Çookkk sağolunn arkadaşlar çokk sağolunn'' dedi ve gittiler..
Biz kulağımızda onların sesi,coşmaktan ağrıyan kol-bacaklarımıza,kısılan seslerimize aldırmadan,yanımızda belki bir sonraki konserde tekrar yanyana Duman'ı dinleyeceğimiz gençlere gülümseyerek konser alanını terkettik
*Dudaklarımızda ise tek bir söz kaldı : ''Çookk sağoll Duman çookkk sağoll''

Bonnus'un içindeki yağmur aşkı!

     Off ne çabuk sabah oldu? Saat yine 6.45 olmuş. Her sabahki gibi Tangözenin ‘’hadi geel buluşalım eski köprünün altındaa’’sözleriyle uyanıyorum. Tabi o sesi algılayana kadar rüyamda konserde olduğumu bile düşündüm. Zar zor o sıcacık yatağımdan kalkıyorum. Nasıl da üşüyorum bi anda. ‘’Ohaa bu Ekim ayı kendini Aralık sanmış!!’’ diyip pencereden dışarı bakıyorum. Felaket yağmur yağıyor. Aslında dışarı çıkıp sırılsıklam ıslanmak ve ‘’yağmurun sabahında’’ şarkısını mırıldanmak istiyorum ama kahretsinki okul var! Çabucak hazırlanıp Sis’i almaya gidiyorum. Dilimde yine ‘’yağmurun sabahında’’şarkısı. Etrafta kimseciklerin olmamasının verdiği rahatlıkla sesli söylüyorum. Ben şarkıya kaptırmışım kendimi bir baktım Sis yağmurun altında beni bekliyormuş. ‘’Günaydın münaydın oha donuyorum resmen ‘‘ faslı bitince okulun yolunu tutuyoruz. Sabah sadece nescafe içerek doymaya çalıştığımız için karnımız yine aç. Sabah sabah  hiçbir yerin açık olmamasından şikayetçiyiz! Mecbur okul kantininden yiyeceğiz artık. Yine Sis’e isyanlarım ‘’ziraat bankası bile açılmadı daha biz okula gidiyoruz lanet olsun yaa’’şeklinde. (bu cümleyi her sabah kurarım da)
   Okula gidiyoruz.İlk ders,ikinci ders derken karnımız iyice acıkıyor. Kantine gideceğiz ama nasıl? Malum okulumuzun kantini kapalı, yan okula gitmemiz gerek. Ah be kaymakam amca yaktın bizi! Tabi bu yağmurda da dışarı çıkmak zor geliyor. Kaderimize razı gelip şemsiyemizi alıp çıktık. Tam dışarı adım atacağız,iki arkadaş gelip daldılar şemsiyemizin altına. Anlayacağınız şemsiye bölündü dördee.Hepimiz bir taraftan çekiştiriyoruz.Haliyle şemsiye 1 kişiyi bile korumuyo. Ah Sinan! Ah Çağdaş! 2 dakikalık yol oldu mu sana 10 dakika. Tabi kafamız  dışında her yerimiz ıslandı. Onlar önden koştururken bizi nasıl ıslatıyorlar bilemezsiniz! Sanki yağmur hem üstten hem yandan geliyor o derece felaket yağıyor. Ve alacağımız sadece 2 çikileyta! Değer miydi? Evet değerdi.
    Neyse kantinin önüne gidiyoruz. Alıyoruz çikileytaları tam döneceğiz Çağdaş tutturdu ‘’kremalı piskülüt’’diye. Krema krema derken gitti tutku aldı. Bir de ‘içecek içeceekk’ diye söylendi. Kantinci pepsiyi uzattı. Çağdaş ‘’ya hayır kamışlı içecek istiyorum ben!’’ diye tutturdu. Kantinci anlamadı tabii. Bizde seferber olduk Sisle kantinciye meyve suyu istediğini anlatmaya çalışıyoruz: ‘’ Yaa onlar değil. Hani kamışı var ya kendine yapışık! Onlardan istiyoruz. Ya hani böyle kartonda var kamışı küçük kendinden hediyelii..’’ Adam anladı heralde gitti dolaptan bir şeyler çıkarttı. Tam sevinirken anlatabildik diye adam demesin mi ‘’ o mu bu mu yoksa şu mu??’’ hay bayılcaktım artık. En sonunda aldık sınıfa çıkacağız. Haydiii yine en başa döndük! Yine şemsiye dörde bölünüyor. Ama bu sefer daha da dışında kaldık şemsiyenin. Koşar gibi yapmaya başladılar ve aman tanrım müthiş final! Şemsiyeyi alıp kaçtılar!! Kaldık ortada. Nasıl da yağmur yağıyor ya. Öyle böyle değil sucuk gibi olduk resmen. Nasıl olsa ıslandık diye yavaş yavaş yürüyoruz artık..
     Islandıkça gülüyoruz,ıslandıkça çığlık katıyoruz. Millet cama çıkmış bize bakıyor. ‘’hadi girin içeri artık yaa’’ filan diyorlar ama aldırmıyoruz deli gibi gülüyoruz h
âlâ.Sınıfa çıktığımızda sırılsıklamdık ama o an hissettiğimiz özgürlük çok güzeldi. İşte bugün de böyle eğlendik.
İYİ Kİ VARSIN YAĞMUR, İYİ Kİ VARSIN SİS!

7.10.10

Aynı zaman da bir o kadar da çatlak Bonnus*

80’s,fenerbahçe,sünger bob, Nazım Hikmet, çilek, Yavuz Çetin,gitar, fotoğraf, pink floyd,düğmelerim,hippies, Kemalist, oyun hamuru,kahve,Duman,kitap kurdu,böğürtlen,bordo, rasta, james alan hetfield,kaan tangöze, oje,sessizlik,karanlıkta şarkı sölemek, , turşu, eti puf, judast priest,çizgi film,jimi hendrix, marilyn monroe,grunge,blues, tribe bağlamak,edebiyat,uyandıkça yastığı tersine çevirmek,eric clapton, disco kralı,küçük iskender,şirinler,hotel california,anti twilight, yüzmek,megadeth, öörtmenim ööörtmenim,, kızıldereliler,okan bayülgen, kalem kalem yokmu kalem yaa?,yeşilçam ,amatör fotoğrafçı, kurt cobain, dilini burnuna deydir, ruhidir benim adım, kitaplar, kıskançlaşabilen insan, dream tv, organizasyon insanı, not playing farmville,sınırsız incik boncuk alma, axl roses,alışveriş, ekşi,kabullenmek ve gülümsemek,rock festivali, deri ceket, 
birde...
* soruya soru ile cevap verebilme yeteneği
* sırtını kaşıtmaktan hoşlanan insan
* edward ve çetesinden nefret ediyorum
* waffle
* doğallık
* kendimi kontrol edemiyorum
* rahatına düşkün insan modeli
* ikizler burcu
* fazla kıvrık saç
* yastığın serin tarafı
* frappe
* yaparım ben karışma
* ilkokulda defterin sol sayfasına yazı yazmayı sevmeyenler
* iyi bir çocuk olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz 
* bob marley
* voleybol
* bincem üstüne vurcam kırbacı
* çekik göz
* paten
* seni seviyorum deme sorumluluğu
* bilerek yaptım
* çemkirdikten sonra özür dilemenin tadı
* ağzına dolan tüm kelimeleri içine atmak ve sonrasında sadece peki diyebilmek
* biraz kendinden bahseder misinlerle gelme bana
* yapmacıklıktan nefret etmek
* birbirini bir daha asla görmeyecek olduğunu bilmek
* otobüsü kaçırınca gurur yapıp arkasından koşmuyorum
* sana bişey söylicem diyip ardından neyse ya diyenleri öldürme isteği
* makyaj düşmanı
* msn açıkken karşında ders çalışmaya çalışmak
* ilişkiye ara vermek dünyanın en saçma şeyidir
* sivrisinek kadar lanet bişey yok hayatta
* evde zaman geçirmeyi sevmek
* çok sevdiğin birini çok zamansız kaybetmek
* idare edemem anne idare edemem
* uyurken düşer gibi olmak
* aile evde yokken bayramda kapı çaldığında kapıyı açmayan genç
* ben dilimi burnuma değdirebiliyorum
* tetriste çubuk beklemek
* küçükken ıslak pamuk arasında fasulye yetiştirmiş çocuk
* ayak serçe parmağını masa sandalye ayağına vurmak
*oturarak telefonda konuşamayan şahıs
* beynimde gereksiz seyleri sakladigim bi harikalar diyari war
* ayaklarını havaya dikerek yan dönmüş yorganı düzelmek
*sağcılar solcuları kaskanıyor çünkü solcular daha yakışıklı
* gülünmemesi gereken bir yerde gelen gülme krizinin verdiği haz ve acı
* haşlanmış mısırın suyunu emmeyi seven şahsiyet
* insanlara ne düşündüğümü anlatmaya üşeniyorum
* otobüste yanımdakinin ense köküne bi tane patlatmak geliyo içimden bazen
* canım bişey yapmak istiyo ama ne yapmak istediğimi bilmiyorum
* ders çalışmaya başlamak için saat başlarını ya da buçukları beklemek
* telefonumu bulamiorm ya çaldırsana
* masaya oturduğunda ayağını koyacak yer aramak
* banka şubelerinde sıra kendisine yaklaştıkca heyecanlanan insan
* ulan mario amca yedin mantarları kafan güzel tabii
* yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim öfkem yapmadıklarıma
* telefonla konuşurken amaçsızca şekil çizenler
* taksiye her bindiğimde öndeki arabayı takip et diyesim gelio
* sen şimdi bunları okuyup nasıl biri olduğumu anlamaya çalışıyorsun ama o kadar kolay değil
* kalp-beyin zıtlığı
* uyandıgı halde rüyayı bitirmek icin tekrar uyumaya calısan insan
* ben gidiyorum diyince sen bilirsin diyen insan modeli
* arka arkaya film izleyebilme kapasitesi
* küçükken teletexle eğlenmişliğim var
* çok gıdıklanıyorum
* türk filmlerindeki konken oynayıp çocuk doğurmak istemeyen kötü kadın
* cep telefonu çaldığında canı istemiyorsa açmayan insan
* yağmur yağarken denize girmek
* işin ucunda yapayalnız da kalmak olsa tavrından vazgeçmeyen insan tavrı
* asansörde aynaya bakıp abuk subuk hareketler yapanlar topluluğu
* vapurda balkon demirlerine ayak koyan saygısız tip
* sakızı havaya tükürüp yarım vole vurmak
* monitöre konan sineği mouse imleciyle kaçırmaya çalışan
* çöpten kedi çıkacak fobisi
* dolmuşa binmeden parasını hazırlayan insan
* herkes beni farklı tanır halbuki beni tanıdıklarından daha farklıyımdır
* pijamalarla ekmek almaya giderken hep yakışıklı çocuklar görmek
* iltifat kaldıramayan bünye
* çok fazla hayal gücüne sahip olup kullanacak yer bulamamak
* anne dırdır etmeye başlayınca ölü taklidi yapmak
*başka bir dünya mümkün
* 4 yıl 11 ay 15 gün 3 saat 5 dakika ve 3 saniye bekledim seni
* usta 2 çay çocuğa da oralet!

Bu Çocuklar pek bir zeki..*Sis ve üst komşusu

Evet ben çocukları çok seviyorum.Mesela üst komşumuzun minik oğlu.Tam da şu blog işlerini hallederken geldi bizim bıdık.Bir de sevimli görseniz..Tabi onu görünce unuttum her şeyi ..'Gel çizgi film izleyelim senle ' dedim.Minik poposunu yerleştirdi kucağıma.Gülümsedi.



  Anti parantez içinde: Gerçi o halimi görüp ağlamaya başlamamasına şaşırıyorum.Yani tipik ev halimleydim.Saçlar darmadağınık,yüz daha yeni temizlenmiş,parlıyor.Galiba beni doğal halimle beğenecek tek erkek bu küçük ufaklıktır!!



 Çocuğa ne izlersin diye sormadan açtım Sünger Bob'u.Baktım ofladı pufladı kıpırdandı bu:
 'Şıkıldımm beynn' dedi garip çocuk türkçesiyle.
 'Ya dur bitecek birazdan' diye isyan ettim.Ulan sanki ben çocuğum,o büyük nasıl kaptırmışım kendimi.
 'Şen çiyzgi film ijliyomuşunn halaa'  -hala derken ??-
'Sünger bobu herkes izler.Sadece çocuklar izlemez' dedim havalı havalı
 Verdiği cevap şaşırtıcı tabii-dikkat- :
'Hayıy.Eyey herkes Süngey bob izleseydi TV'deki o saçma şapan diziler olmazdı' deyip indi kucağımdan.Zamane çocukları çok zeki..

Cırlayan Edebiyat Hocam ve Kaçan İlham Perilerim

Edebiyat dersindeyiz.Yanımda Bonnus oturuyor.Nasıl sıkıldım anlatamam.Zaten tarihten çıkmışız isyanlardayız.Üstüne edebiyatı hiç çekemiyoruz.Hocanın sesi zaten berbat.Cırlıyor resmen!!Bu ne abi?Bence öğretmenlerin ses tonu çok önemlidir.
Mesela matematik,fizik gibi sayısal derslerin hocaları;genç,yakışıklı ve derin sesi olan adamlar olmalı.Böyle o x'lere y2lere kaptıracaksın kendini.Masal gibi geçecek ders.Uykun varsa bile o genç matematikçi bir gülümseyecek sana,uyku filan kalmayacak abi durum budur
  Edebiyat,tarih gibi sözel derslerde de şöyle hayatının ikinci baharını yaşayan yaşlı kişiler girecek.Sakin sakin konuşacak.''Aman çocuklarım yorulmasın''diye dinlenmemiz için boş bırakacak.Zaten yürümeye gücü yok,oturacak masasında,anlatacak.Sınavlarda da bulmaca çözecek.
  böyle cart sesli bayanlarda,resim,beden hocası filan olsun.Çok konuşmasın çizip dursun sadece.
  Tabi ben böyle hayallere daldım.Şöyle hocam olsun,böyle hocam olsun diye.Kadın burada ders anlatıyor.Dinleyen yok.Arada bağırıyor.''Sessiz olun,susun''diye.Baktım Bonnus'ta bağrıyor:''Sessiz olun ulan yazı yazıyorum şurda'' diye.Sahi o ne yapıyor?Dönüp yanıma bakıyorum,kalem elinde bir şeyler karalıyor,kesin pekmez diye düşünüyorum ama müzik filan diye bahsediyor.Bak bakk..Dalıp gitti,kesin Pekmez'i düşünüyor kesiinn..Devam edip yazıyor,beni pek tınlamıyor,hatta dönüp bakmıyor bile!Ne yazıyor acaba merak ettim!Aman neyse yazıma dönüyorum ben hıh deyip kalemi tekrar kağıda çeviriyorum..Amaa ama uçup gidiyor yazacaklarım.''Heyy durun.Nereye gidiyorsunuz,bırakmayın ulann benii'' diye bağırıyorum ilham perilerimin ardından.Cıkkss dinlemeyip,Bonnusun başucunda kulağına bir şeyler fısıldıyorlar.Ohh Bonnus yazdıkça yazıyor.Benim yazım ise son buldu.Kusura bakmayın ilham perilerim Bonnus'a kaçtı da..

Müzik Grubu

    Bir fizik dersi sonrası Sisle çıkmışız tenefüse ‘’off nolcak bu bıyık böyle yaa’’ diye söylenirken kızın biri geldi. ‘’okulda müzik grubu kurulacakta sesin çok güzelmiş katılmanı isteriz’’ filan dedi. Ben hemen atladım tabi. Uzun zamandır istediğim bir şeydi. ‘’Olur’’ dedim ‘’Neden olmasın?’’. Neyse sonra konuşuruz filan derken kendimi daha kurulmayan ama onların kurdukları sandıkları birkaç kişinin içinde buldum. Pek kanım kaynamadı açıkcası. Ne bileyim,ezmek gibi değilde, şaşırdım o insanların o iş için toplanmasına.
Sonra bebe başladı sorularaa.Yok yapabilirmiymişim,ayak uydurabilirmiymişim,ne zamandır bu işin içindeymişim,cartmış curtmuş. Ay sen kimsin de beni küçümseyecek şekilde konuşursun. 8 senelik müzik hayatımı nasıl yok sayarsın? Nesin ya şaka falan mı? Siz kimsiniz de ayak uyduramıyım ki? diye düşündüm o sinirle.  ‘’merak etme’’ dedim  ‘’ ben 8 senedir bu işin içindeyim,bir bakmışsın ben değil,siz bana ayak uyduruyosunuz’’.  Allaam yaa bi kaybol çocuk!
     Tabi içimdeki müzik aşkının sesi’’Ohaa hocanın seni önermesi süper bişey. Boşver gruptakilerin kişiliklerini,gir gruba sen,sonra önün açılır bişekilde.’’ diye beynimi kemirirken, ben özgüvenli kız ‘’ya abi deli misin salla onlara mı kaldım, onlar bişi yapamaz zaten bu gidişle. Bir de onlarla uğraşamam ben ‘’ filan oldum. Yok yok cidden yapamazdım zaten bi sorun cıkarırdım ben illaki!
    2 gün sonra haber geliyo. Neymiş ‘’başka bi kız varda canım onu denicez’mişmiş. Oldu bebeğim. 3-4 gün önce geleyim diye heves ediyodunuz ne değişti ha? Doğruları söyleyince ukala mı geldim?
   Zaten istemiyordum. Farkettim ki amaçları müzik değilmiş. Neyse işte ..sonuç olarak ben müzik yaparak asıl amacıma ulaşırım fakat o kızlar müziği kullanarak asıl amaçlarına asla ulaşamazlar!!
                                                         Bonnus*

6.10.10

NESCAFE**

Her gencin oturup saatlerce sohbet edebileceği bir yerdir Nescafe..Keşfetmemiz biraz geç oldu ama bir kere girince bir daha içinden çıkamadık.Ve artık orası tam da 'bizim yerimiz' konumunda.
Çok sevdiğimiz-en sevdiğimiz- müzik grubu olan Duman'ın şarkılarının çaldığını duyunca dikkatimizi çekti.Hani gitsek mi gitmesek mi,nasıl bir yerdir diye saatlerce düşünmenize de gerek yok.İçinde sıcak insanlar barındıran bir yer.İster sevgilinizle,ister
arkadaşlarınızla,isterseniz tek başınıza saatler geçirebilirsiniz.
İtiraf ediyoruz.Biz ilk başta Duman eşliğinde oturup,sakin ortamında sessizce sohbet edebilmek için gittik.Git gide alıştık ve çevremizdekileri de alıştırdık.
Bu kadar geliyoruz.Acaba tanıyorlar mı diye çekindiğimiz zamanlar da oldu :) Ama hem Nescafe'dekiler bize,hem de biz oradakilere çok alıştık,çok sevdik onları..
Kısacası:İnsan bazen sıkılır,hayatın yorgunluğunu üzerinden atmak ister.Ve o yorgunluk güzel bir kafede sıcak bir kahve yudumlayarak geçer.Nescafe işte o yerlerden biridir soğuk günleri saran..

Kendine Güven Güzel Şey

   İnanamayacaksınız ama bugün gerçekten çok garip bir şey oldu. Yataktan zıplayarak uyandım. Aklıma bir fikir kaçtı: Ben gerçekten önemli biriyim! Patron gibi hissettim kendimi. Bir havalar,bir havalar… O bozulmuş saçlarımla nasıl prenses gibi dolanıyorum evde. Dilimde Nilin şarkısı: ‘’ o beni prenses peri sanıyooo’’ diyerek dans ediyorum evin içinde pijamalarımla. Annem gördü ‘’ne bu halin kızım senin’’ dedi o derece yani.
   İşin aslını sorarsanız basit bir şey değil. 2 senedir kafama taktığım bir konu. Konu çözümlendi de kendimi o yüzden pek bi önemli hissettim. Anladım ki bazen yakınındakileri tanıyamıyorsun,eskiler ise daha yakın geliyor. Kafam karışık anlamısınızdır. Konu bu defa Pekmez,Peynir değil en yakınım- ya da sandıklarım.

   Üçlü arkadaşlıkları yürütmek gerçekten çok zor. 2. defa anladım bunu.. Hep mi sorun cıkar abi? Hep mi arada kalırsın? İşte hep böylelerini yaşadım. Kırmamaya çalıştıkça sen kırılıyorsun. Herşey düzeldi derken hoop bir bakmışsın yine en başına dönmüşüz. Her sene aynı terane. Kendimi anlatmaktan sıkıldım. Zaten bu kadar yakınımsa bişeyleri ben anlatmadan da anlayabilmeli. Yoksa sorun yaşıyosun işte böyle. Bu zamana kadar arabulucu hep ben oldum. Ama bundan sonra öyle bir şeye niyetim yok. Kafa karışıklığı istemiyorum artık. Birilerinin peşinden koşmaktan, onlara laf anlatmaktan gerçekten yoruldum. Anlasın abi özgürüz hepimiz. Dostuz diye zincirle bağlı değilizki birbirimize. İçtiğimiz sıçtığımız aynı olmak zorunda değil. Yeri gelir bazen başkaları daha iyi anlayabilir beni. Tabi kendisini dışlanmış hissetmesin,gelsin o da anlamaya çalışsın beni. Boşvermeden, ama çokta bunaltmadan ‘’paylaş,konuş dinlerim seni’’desin. Öyle herbişeye alınmasın!!
Sonuç olarak anladımki sen bir şeylere değer verip önemseyince daha beter oluyor. En iyisi oluruna bırakıcaksın. Kendine güvenin yokken arkanda birileri olsun istersin. Onlar gidince büyük bir boşluğa düşersin. Bu boşluğa düşmeyip, birilerinin yokluğunu hissetmemek için kendine güvenin tam olması gerekiyor. Çünkü ancak o zaman ‘’Ben buyum. Beni kabul eden böyle kabul etsin. Daha fazlası gelmiyor elimden kusura bakmasın’’ diyebilirsin.
Ve ben artık bunu diyebiliyorum.
Ee o zaman varlığım Türk varlığına armağan olsun :) Hadi mutlu olalım..
                                                                                                                    Bonnus*

Pekmezzz :D

Biz de iyi alıştık şu kafeye,bir Nescafemiz var bide bu yeni keşfettiğimiz cafe.Nescafeden uzunca bahsedeceğim ama ilk geçen gün olanları anlatmalıyım..
Malum bizim Bonnus'un Pekmez'i var bi tane..Oraya gidelim dedi.Aşık mı oldu ne anlamadım,halbuki dedim ona artık aşk yok özgürlük var diye ama dinlemez ki beni..Kıramıyorum Bonnus'uda pek tatlı bakar birşey isteyince :)Hayır diyemezsin yani..Yine hayır diyemedim gittik cafeye.Aman Tanrım dondum gidene kadar nasıl soğuk nasıl..Bi baktım Bonnus benden hızlı gidiyor ve odaklanmış bakıyor bi yere.Bir de bakarım ki Pekmez kapıda-bizimkiyle bakışmaktalar.Pekmez de fenaymış valla hemen bizim kızı görünce kapının önüne çıkmış.Tam kafeden gireceğiz dibimizde bitti,yine hoşgeldinizler havada uçuşuyor,gülüşmeler filan..'Ah Bonnsss' dedim içimden 'sende az değilsin ' :D
 Her zaman ki gibi kahvelerimizi söyleyip dedikodu yapıyoruz:
'Yaprak ne kadar değişmişş yaaa ne olmuş ona öyle'
'Hiç sorma Sis çok fena değişmiş valla beklemezdim.Şu yeni gelen kızı gördün mü sesi ne kadar iğrenç ya çok ince'
'O kızı görünce gülüyorum ben çok komik tipi.Ya senin Yumurtadan ses çıktı mı?Napıyormuş.Hiç bahsetmedin'
'Aman sorma Sis..Napıcağımı bilmiyorum.Şu Pekmezde olmasa iyice kafamı Yumurta'ya takacağım ama rahatım şimdi' bıdı bıdı bıdı konuşurkennn;
  Anammmm bi bakarım Pekmez o masaya gidiyor,diğer masaya bakıyor,geri dönüyor,ileri gidiyor,bu çocuk resmen bizi dinliyor ulan !! Bonnus'a söyleyecektim tam o da anlamış zaten bakışlarımızla hallettik anladık birbirimizi.Bir de isim bulacağız çocuğa.Burada bahsetmek için ..Bonnus fikrini söyleyecek ama birde sessizce söylese tam olucak.Çocuk tam dibimizdeyken bağırarak demez mi:
'Sis buldumm Pekmez diyelimm çocuğaaa'
Çocuk dibimizden ayrılınca -sonunda-
'Kızımm deli misin istersen git çocuğa sor blogta senden bahsedeceğiz ismin ne olsun diye hey Allahım heyy sessiz olsanaa' dedim sessizce(!)
Utandı,büzüldü kıyamadım tabi yok ondan bahsettiğimizi anlamamıştır filan dedim.Zaten anlamamıştır da..



Ve son olarak Bonnus'la iki saatir kırılmak fiilinine bi türlü istediğimiz eki getirip okuyamadık.Kahretsin sayısalız sözele basmayor kafamız ama Bonnuss doğru söylemişim ben araştırdımm kırırılmaz olcakmış pek anlamsız ama neyse artık kimseyi  kırmadan,kırılmadan,kırırılmadan geçicek bol Pekmezli günler(Bonnus'a) ve siz okuyanlara da bol kırırılmaz günlerrr :))
 

5.10.10

Hala Anlamadım Ben bu Turkcel'in Hizmetlerini(Sis*)

Yani Türkiye'de 'Yazsak roman olur' gibi bir program yapılsa Bonnus ve biz birinci olurduk.İki kızın hayatı bu kadar mı hareketli olur.Hiç mi düzgün bir günümüz olmayacak.Bi kere de saçmalıklar peşimizi bıraksın ya bu nedir? Anlaşıldı meraklandınız size ne oluyor diye,tamam anlatacağım ama 'off sizdee' diye başlayan,dalga dolu kelimelerinizi kendinize saklayın lütfen :))
Biz yine Bonnusla çıktık okuldan bir şeyler yapalım dedik,pek gitmediğimiz bi yer var oraya gittik can skıntısı otururuz bir şeyler içeriz filan konuşuyoruz öyle.Girdik içeri..Karşımızda bir bebe.Anlatamam nasıl yakışıklı.Yani Allah özene bezene yaratıyor bazı oduncukları.İlah resmen.Bonnus'a döndüm.'Bak bu tam senlik' dedim en cool halimle.Hani ben zor beğenirim ya o yüzden.Bonnus baktı çocuğa 'Ya bu bana bakar mıı'.  Nasıl sinirlendim anlatamam. 'Pis şey ben senin için yakışıklı ilah bulmuşum öt sen boş boş.bıdı bıdı bıdı' diye sayıyorum filan.Bi baktım bebe bizim kızı süzüyorr tabi geçtik oturduk.Bebe geldi yanımıza.Pekmez diyelim biz şuna.Çok duyucaksınız adını :)
Baktık Pekmez yaklaştı.Tanıdım çocuğu ortak arkadaşlarımız var.Allaaahh dedim oldu bu iş Bonnus'a da buldum birisini..Pekmez geldi ''naber nasılsınız'' dedi bir de gülüyor ki sormayın pek neşeli.Şaşırdık tabi..Aldı siparişleri filan derken oyalandı yanımızda.Bir gözüde Bonnus'ta hani,bakıyor kıza.Ulan bu erkekler yok mu çok fenalar valla..
Neyse Pekmez içecekleri getirdi bi yandan bizi dinliyor tabi.Kaçar mııı ?Biz de konuşuyoruz rahat rahat.Tabi abuk subuk şeylere gülmeyerek ciddi görünmeye çalışıyoruz.Ama elimizde mi?Cıkkss.Gülmeden yapamayız ki biz:
'Hava nasıl olcak yarın acaba'
'Dur ben öğreniyim Sis?
'Nerden öğreniceksin kızım?
'Ya telefonda öyle bi hizmet var işte.Hava durumu fiilan ama her telefonda olmaz..
'Hııı öğren bakalım.Başka şeyler de var mı nasıl yapıyorsun anlatsana bende denerimm.
'Bak şimdi Sis ilk şu Kasımpaşa,Eminönü filan yazıyor ya telefonda.
'Hücre bilgi ekranı mıydı o?
'Aman hücre mücre boşver Kasımpaşa yazıyor ya Sis.
'Hep Kasımpaşa yazmıyor ki..
'İşte Eminönü filan da yazıyor ya.
'Ya kızımmm nerdeysen orası yazıyor ee?
(Bu arada ben size anlatıyorum ama hala anlamadım nasıl yapıldığını yani denemeye kalkmayın yanlış bilgi veriyor olabilirim!!!)Telefondan giriyormuşsun birşey çıkıyormuş 55 filan diyormuşsun nasıl kafam karıştı.Bi b.k anlasam tamam ama yok yani anlamıyorum..Tekrar soruyorum 55 ne diye.
'Ya 55 yok kızım yolluyorsun işte Kıyamet* mesajları geliyor.
'Ne mesajı anlamadım?
Tabi bu arada bizim Pekmez açmış müziği Bonnusu duyana aşkolsun:
'Kıyamet mesajı kıyamett
'Aaa yaptır onu kıyafet mesajları gelsin indirim filan iyi olur
'Ne kıyafeti Sis :S
'Kıyafet mejsajı demedinmi kızım sen..
Tabi bu durumdan sonra Bonnus kafasını duvarlara filan vuruyor.Gülüyor bildiğiniz dalga geçti benle ama napabilirim Kıyafet-kıyamet çok yakın birbirine..Ve asıl suç Pekmez'de ama Bonnus'a söylesen saçlarıyla paralar beni o yüzden susuyorum *.*
 Gül Allah gül.Durdurana aşk olsun..Neymiş 55 e yolluyormuşsun hıh tırt!! yapmayacağım telefonum uysa da kıyamet-kıyafet mesajlarını istemiyorum iştee .. Sonra konu kapandı, Bonnusun karışık a.ş.k. durumları filan derken baktık kimse kalmamış kafede bizde  kalktık.Pekmez damladı başımıza..İyi günler,görüşürüzler havada uçuştu ve o kafeden Bonnusun aklında Pekmez benim aklımda ise hala anlayamadığım o Turkcell hizmeti kalarak ayrıldık(55) =))



*Kıyamet mesajı:Yine anladığım kadarıyle böyle kötü haberleri,kazaları filan bildiriyormuş.Bilginize :D

Zavallı Böcük

Akşam duştan çıktığımda banyoda simsiyah, tombik, sevimli bir böcek vardı. Öldürmemek için ona yolunu değiştirttim ,türlü numaralar çektim , elimden geleni yaptım uzaklaştırmak için. (Sis görsen sen de çok severdin eminim)
Az önce banyoda ezilmiş cesediyle karşılaştım.
Şu durumda: Annem de benim gibidir, o öldürmüş olamaz , kıyamaz.
Babam öldürür ama ölüsünü yerde bırakmaz , çöpe atar.
E evde uşak da  olmadığına göre
Katil, abim!

Yoksa ben zurna mıyım haağğ?

      Peynir,söze nasıl başlanır bilmem.. Hani sen benim arkadaşımdın ulan? Ne ara yakınlaştıkta hoşlandın benden? Anlamıyorum bu erkekleri yaa. ‘’Beni beğeneni ben beğenmem,benim beğendiğim ise beni beğenmez. Yoksa ben zurna mıyım haağğ?’’ (içimde uyuyan İsmail yk’yı uyandırdın ya helal olsun) diye çığlık atasım var. Ay bu konu böyle çok karıştı.Başa sarmam gerek..
    Sis’le okuldan çıkıp,şu benim karışık konuları halledicektik. Ah bir de baktık ki bizim Bay Pekmez gülümsüyor.Ay bu Pekmez de aştı kendini. Neyse anlatırım onu bir ara, çok uzun o konu. Benim derdim Peynirle şimdi,küflenemedi gitti…
   Oturduk Sis’le çocuğa yazı hazırlıyoruz ‘’ulan 2 kelimeyi bir araya getiremedik sanki mektup yazıyoruz’’ dedim. Sis yine her zamanki feministliğiyle ‘’sus yaa aslında bu sadece Peynire değil, bütün oduncuklara gidicek’’ dedi. Sustum, Sis’in konuşmasını ve öğütlerini dinledim ve ortaya çıkarttıklarımız:
        Sevgili Peynir;
   Uzun zamandır seninle bu konuyu konuşmak istiyordum. Ama bir türlü cesaret edemiyordum. Ancak bu konunun daha fazla uzamasına izin veremem. Doğru olup olmadığına karar vermek için çok düşündüm. Seninle arkadaşça çok şey paylaştık. Belki bazen cümleler arkadaştan da öteye gitti. Ben ilk önce bu durumun farkında olmasam da, zamanla rahatsız olmaya başladım. Ben senin aklında nasıl bir yere sahibim bilmiyorum ama hissettirdiğin kadarıyla arkadaştan öteyim. Keşke böyle düşünmeme neden olmasaydın.Aklında sahip olduğum yere kalbinde sahip olamam..
-sis yaa bu çok ağır oluyor galiba.
-hayır kızım resti çekmezsen daha çok kara kara düşünürsün böyle.
‘’eh peki öyle olsun ‘’dedim. Sis’in aklına uyduk gidiyoruz hadı hayırlısı. Hala yollasam mı bilemiyorum. Sanırım hayatta kararsızlıktan kötü bişey yoktur yaaa.
     Bazıları sülük gibi yapışır,kurtulmak için uğraşıp dururuz. ‘’Ay yeter yaa bırak peşimi’’ falan diye söyleniriz. Bazıları için de ‘’Bebeye bak yaa bildiğin taş mübarek bana mı bakıcak?  kimbilir peşinde kaç tane güzel hatun vardır bunun yeeaa!!’’ diye kendimizi ezik görürüz.  Ah şimdi bu çocuk sevgilim olsa,elimi tutsa diye abuksubuk hayallere dalar, bulutlarda dolanırız.Yani biz kızlar böyle dengesiz ve erkekler de böylesine odun oldukları sürece ne benim yazacaklarım, ne de sizin söyleyecekleriniz son bulur  a dostlar!